Buzul bir çağı ateşe veren bir yangın değil miydik ikimiz?
Sen ve ben
Üşüyorum sensizleştikçe çözülmelerim.
Ve biz pusulanın icadı gibi,
ne toprak alır ne yosun kokusuna sığarız.
Suya düşmüş bir cemreyken ben ve
suda yolunu kaybetmişlerin girdabıyken sen.
Sen ve ben.
Bin yıllık süngülerin pas tutmuş yalnızlığı
ve bin yıllık şarapların ıslattığı dudaklar gibi
Sen ve ben
Öğlene doğru esen bir imbatsın sen
Taş taş üstünde kalmıyor kıyılarımda, değdiğin yerlerimden eriyorken ben.
Sen ve ben
Esrik bir gülümseme iliştirmişken yüzüme sen
Çağıldıyor şimdi tüm yitirilmiş güncelerdeki mürekkep gibi parmaklarım,
icat edilmemişken henüz kağıt.
Ve sana yazılmış tüm şiirleri seni bulacağım o güne saklıyorken ben
Sen ve ben
Dünyayı senin gözlerinden geçirerek seyrediyorken ben,
Bulutlar hep mi pembedir?
Hep mi yağmur düşer şehirlere biz devrimlere girişmeden?
Hep mi kana susamış bir intikam yeminlisi gibi seni arayıp dururum?
Serip ağırlığını, bir ağaç gibi köklerinle içime kazırken ve bir orman gibi ordulaşırken sen
Sen ve ben.